ÇİNGENE KIZI ALOYA !
Ali Dağı, yüksek bir dağdır. Her bir kovuğunda
engerek denen zehirli yılanlar, yükseklerinde
kartallar yuva yapar...Bir gün, dağın eteklerine
çingeneler gelir konar, köpekleri, eşekleri, arabaları
ile garip insanlardır çingeneler, ama kızları çok gü-
zeldir, hele içlerinde biri vardır ki, bir bakan bir
daha bakar...Çeri başı, Aloya adındaki bu Çingene
kızına aşık olur. Ama, siyah saçları, iri güzel gözleri
ile, diğer kızlardan daha güzeldir.
Birgün, o civarda ün yapan Fettah beyin oğlu
Ahmet',in yolu, çadır kuran Çingenelerin yolu
üzerine düşer. Kır bir atın üzerinde, başında alacalı
poşusu, sim işlemeli cepkeni, körüklü çizmeleri
ve püsküllü kırmızı fesi, omuzunu boydan boya
kuşatan fişekliği ve burnunun altındaki ince bıyığı
kor gibi yanan siyah gözleri, Aloya'nın aklını
başından alır. Ahmet'de tanımadığı bu Çingene
kızını sever...Lakin, sevenlerin düşmanı
çok olur derler. Çeri başı, bunu anlar, iki genci
kıskanır. Atın, dizginlerini çeken Ahmet, kıza
doğru sürer, kız " ne var beyim ?"der.
Ahmet, gülerek, " siz misafirinizi böyle mi
karşılarsınız ?"der. Çatırdan, gün görmüş geçirmiş
saçları ak, beli kambur seksen yaşlarında gösteren
bir kadın çıkar, "buyur yiğidim ? Seni gözüm bir
yerden ıssırıyor ya çıkaramadım !"der..
" Ben Fettah beyin oğluyum !" der.
"Cahil kızın kusuruna bakma yiğidim, biz zaten
burada çok kalmayız, Ali dağın içlerine doğru
gideceğiz...!" Atla, tarlaya doğru gidiyordum,
çadırları görünce, "bunlar Çingene galiba, elek
satın alıyım "dedim...
"Eleğin hası bizde yiğidim !"
"Demin bana diklenen kızın adı ne, merak
ettim ! Erkek gibi kız !"
"Aloya adı, onyedisinde daha, ama bizde
dışarıya kız vermek yoktur yiğidim...! Gençliğine
yazık, Çeri başı Mahmut, bela bir adamdır, var git
yoluna...!"
Ahmet, aslında yalan söylemişti. Köyün arka
sına Çingenelerin çadır kurduğunu, içlerinde diğer
çingene kızlarına benzemeyen çok güzel bir kızın
olduğunu köyde delikanlılar kendi aralarında konu-
şurken duymuş, merak ettiğinden, elek alma
bahanesiyle kızı yakından görmüştü...Dişi bir
kaplana benziyordu kız.
Atını sürdü, çiftliğe geldi. Attan indikten son
ra, terinin soğuması için, seyis Yusuf'a verdi.
Sonra, içeri girdi. Annesi, gülümseyerek,
" oğul nereden geliyorsun ?" dedi..
"Hiç ana, şöyle bir dolaştım...!"
"Dolaştığını biliyorum, çeşmenin arkasında
Çingeneler çadır kurmuş diyorlar, evde buğday
elemek için, elek lazım, keşke bir tane elek alsay-
dın...Aslında, oğlunun ağzını aramıştı, Çingenelerin
fırsat buldukları anda, küçük kız çocuklarını torba-
larına koyup kaçırdıklarını duymuştu.Bu kız sakın
kaçırılmış olmasın diye geçirdi içinden...Çingene
kızları, ekseriye esmer olurmuş, çeşmede kadın-
ların konuştuğuna göre kız beyaz tenliymiş....!
İçine bir korku düşmüştü, ya oğlu o kıza gönlünü
kaptırırsa , beye ne diyecekti...O kızı da Çingene-
leri de köyden kovardı...Ondan sonra al başına
belayı...! Çingene kini deve kinine de benzemez
Oğlunu öldürürler...
Ahmet, kızın gözlerini , topluklarına kadar
uzanan siyah üzüm gibi saçlarını, konuşmasını,
gülüşünü, diklenişini, boyunu düşündü, derinden
bir "ahhhh !" çekti...Bizim aşkımız Ferhat ile
Şirin'in aşıkına da benzemez, diye geçirdi içinden
Fettah Bey, ayağından çizmelerini çıkardıktan
sonra, yeleğinin cebindeki şimendiferli kabartma
saata baktı, "o...akşam olmuş !" diye söylendi..
"Ahmet te ortalarda gözükmüyor, bu oğlanın neyi
var acaba ? Evlenmek istese, ayakkabımı ters
çevirir, ya da anasına söyler...! Var bunda bir
iş....!" Karısını yanına çağırdı, "Zöhre, gız hele
gel ,gonuşacaklarım var seninle !" dedi.. Kadın
içi titreyerek geldi, " buyur bey ?" dedi..
"Ahmet, ortalarda gözükmüyor, akranları ile
güreş te tutmuyor, ava da gitmiyor, kadın gibi
eve mi hapsetti kendini ! Çağır, şu teresi , neymiş
derdi bakalım ?"dedi. Kadın çıktı, Ahmet, kapıyı vur
du, girdi, " Ahmet, oğlum, sevdiğin bir kız varsa
söyle, gidip isteyelim, hastaysan bir doktora git
görün, böyle uyuşuk uyuşuk oturma ile olmaz !"
"Şey...ben evlenmek istemiyorum !"
" Derdin ne öyle ise teres ! Benim tepemi
attırma, gençliğine bakmam, ayağımın altına alır
çiğnerim seni !"
" Ben , çiftlikte sıkılıyorum, kasabada bir ev
kiralayıp tek başıma oturacağım baba ....!"
"Bak şu teresin söylediği lafa ...! Ben şu
çiftliği kimin için kurdum, tarlaları kimin için aldım
soyum sürsün !" dedim...
"Şey...! Ben bir kızı seviyorum !"
Fettah Bey gülmüştü. "Onca sıkıntın, yüz
asman onun için mi ? Kim bu kız ? Söyle gidip
dünürcü olalım !"
"Bu köyden değil...! Aloya adında bir Çin...
gerisini söyleyememişti, bey, gülmeye başlamıştı
Delikanlı adam, çapkınlık yapar, ben de gençliğim-
de, senin gibi bir Çingene kızı ile sevişmiştim,
hatta evlenecektim, ama bir sabah çadırlarını
söküp gitmişler, o kıza, yıllar sonra bir kasaba
panayırında rastladım, iyice çökmüş, eski güzelliğin
den eser kalmamış...!"
Ahmet, babasının, kızıp bağıracağını sanmıştı
Oysa tam tersi olmuştu...Ertası sabah Aloya ile
konuşup, ailesinin kendini istemeye geleceklerini
söyleyecekti....
* * * *
Ahmet, atın üstünde çadıra yaklaştığında çadırın
önününün ana-baba günü olduğunu gördü...
Çingene kadınları ağlıyor, siyah üç taşın üstüne
oturtulan kara bir kazanda, su kaynatılıyordu.
Atı bir ağaca bağlayıp, yaklaşıp sordu.
"Bacılar niye ağlıyorsunuz ?" dedi..
" Talihsiz Alo'yamızı Çeri başı bıçakladı
iki jandarma gelip götürdü namerdi...Zavallı kız
aldığı bıçak darblerinden öldü...! "
Yaşlı o kadın, beni çadıra götürdü...Aloya'nın
cesedinin üstüne örtülen kanlı tehlisi kaldırdı,
kızın kanlı başı ortaya çıktı...Boynundan kan
işliğine de damlamıştı, daha fazla bakamadım,
oturup hüngüre hüngüre ağladım
" Zavallı Alo'ya ! Nasıl da kıymışlardı sana !"
Tarix: 19.11.2013 / 04:08 Müəllif: Akhundoff Baxılıb: 610 Bölmə: Sevgi varmı?