ARABACI ZALİF\'İN KÜÇÜK KIZI
başlık :arabacı zalif'in küçük kızı
ekrem güneşli
Arabacı Zalif, kızının kendisini asmasından son-
ra, iyice çökmüş, elleri titreyerek yataktan kalka-
maz hale gelmişti,..Karısı, "Hey Rabbim, sen ne
büyüksün , Gübeyaz'ım , yavrumun canına kıyması-
ne sebep olan bu adamı bu hale getirdin !" diye
ellerini açıp dua ediyordu. Gülperi, ölen kızına o ka-
dar benziyordu ki, yaşlı kadın, onunla teselli bulu-
yordu.
Kız, ölen ablasının öcünü almak için, aynanın
karşısına geçiyor, dudağını boyuyor, saçını tarıyor
Zalif, " gız ! edep haya yok mu sende ?"diye yat-
tığı yerden bağırıyordu...Son günlerde, iyice huy-
suzlaşmıştı, ikide bir "beni ayak yoluna çıkarın !"
diye tutturuyordu.
Gülperi'nin, Mustafa adında bir delkanlıyla dolaş-
tığı söyleniyordu. Delikanlı, bir otobüste ,muavindi.
Esmer, siyah kıvırcık saçlı, Onbirateş kulübünde de
amatör lisansla futbol oynuyordu. Yakışıklı bir deli-
kanlıydı. Kasabada, " Zavallı Gülbeyaz'a kan kustu-
ruyordu Zalif, şimdi küçük kızının K...lerde,yabancı
bir delikanlı " erkekle" el ele dolaştığını görse yüre-
ğine inme inerdi o saat "diye konuşuyorlardı
kahvede.
* * * *
Gülperi, Yaylacık sinemasından delikanlı ile el
ele çıktı, sonra, bir parka girdiler. Kız, delikanlı-
nın gözlerinin içine bakıyordu.
"Mustafa, ne zaman beni isteteceksin ?"dedi..
"Kızım, büyük bir İstanbul kulübü beni görmüş
transfer olursam, seni ailenden isteteceğim !"dedi..
Oysa, delikanlının evlenmeye niyeti yoktu. Transfer
hikayesi de yalandı. İstanbul'a gideceği doğruydu.
Bir artist mecmuasının, açtığı amatör artist yarış-
masına katılıp şansını deneyecekti.
Yaşlı kadın, "kızım, bu Mustafa adındaki çocuk
nasıl biri ? Kasabada, sık sık, o delikanlıyla K....
ye gidiyormuşsun, ele ele, parkta gezerken görmüş
ler seni, burası küçük bir kasaba, adın çıkarsa kim-
se almaz seni !" dedi.
Gülperi, sinirli, "bu kasaba da, bu kasabanın
insanları da beni ilgilendirmez !" dedi.
Yaşlı kadın, sinirlendi, bir tokat attı. Kız
"vurdun bana !" diye bağırdı. " Babama, sana inat
or...olacağım"
Mustafa, kendisi gibi işsiz birkaç delikanlı ile
bağ evinde alem yapıyordu, Kasabada, cahil
çok saf, bulüğ çağına gelmiş güzel kızları kandı-
rarak, götürüyorlar, kendi aralarında eğleniyorlar-
dı. Aileleri , kasabanın yeni atanan genç
Kaymakamına çıktılar, "Kaymakam Bey, birkaç
serseri, kızlarımızı kötü yola sürüklemektedirler,
elebaşları Mustafa adındaki bir serseridir !" diye
şikayet dilekçesi verdiler. Savcılığa suç duyuru-
sunda bulundular. Kızlar, hükümet tabibliğine
gönderilerek "bekaret " kontrolünden geçmişti.
"Bekarete dokunulmamıştır diye rapor üzerine
delikanlılar serbest bırakılmıştı.Mustafa mahmede
"pişman olduğunu , en kısa zamanda kasabadan
gideceğini söylemişti. Hakim "Bey"
"Kasabanın huzurunu bozuyorsun delikanlı
ayağını denk al ! Ayni şeyi yaparsan, seni içeri
attırırım !" diye göz dağı vermişti.
* * * *
Bağ aleminde, arabacı Zalif'in kızı da vardı.
Mustafa, kızı , kendi hayal dünyasına ortak etmişti
Olayı duyan otobüs firması, "bize yaramazsın
delikanlı, kendine iş bul !" diye kapıyı göstermişti.
* * * *
"Bu kasabadan gideceğim, ama öyle bir öç
alacağım ki, kasabalıya şan olsun.."
Gülperi, Mustafa'nın çalıştığı otobüs firmasından
çıktığını öğrenince şok oldu. Ama, yalan söylemede
değme artislere taş çıkaran delikanlı, kızın saflığın-
dan yararlanarak :
"Kızım, ben kendi isteğimle ayrıldım, bu sabah
kasabanızdan gidiyorum...! "dedi.."Hem ,hani sana
söylemiştim, o artist mecmuasından , yazı geldi.
"Denenmek üzere , sizi bekliyoruz ! "diye yazıyor.
"Beni de götür Mustafa ! Ben de bir işe girerim
sana yük olmam...! "
" Artist yarışmasında, güzel taşralı kızlar da
aranıyormuş, bakarsın, seni beğenirler, bir filmde
oynarsın..."
* * * *
Mustafa'yı o gün otobüsün içinde yanında bir
kızla gördüler. Bu arabacı Zalif'in küçük kızıydı.
* * * *
O gün yaşlı kadın, kızı gelmeyince, korkuya
kapıldı. Duvar dibi komşusuna gitti. Duvarcı
Nuri'nin oğlu, evlerinden çıkıyordu, avlu kapısında
karşılaştı. "Erol ! Bizim kızı gördün mü ?"dedi..
"Şey...! Teyze, sana söylemesi zor, Gülperi'yi
Mustafa adında bir serseri ile bir otobüsün içinde
gördüm..."
Kadın, göz yaşlarını tutamadı.
* * * *
Eve geldi..Arabacı Zalif, " nereden geliyorsun
gız ? "dedi..Yaşlı kadın, " Cehennemin dibinde !"ded
Yavrumun biri kendini astı, biri de bizden öç almak
için, evden kaçtı...Artık, eline kına yakarsın adam !
" N'oluyor yahu ? Bu evde neler oluyor ?"
diye öfkeli öfkeli baktı. Sonra, yataktan doğrulup
yatağın yanında duran bastonu alıp, karısına vur-
mak istedi. Ama göğsüne saplanan bıçak gibi
keskin bir ağrıyla, yığılıp kaldı.Ölmüştü Zalif .
* * * *
İstanbul, çeşitli insanların yaşadığı büyük bir şehir
di...Son günlerde, artan asayiş olayları polisin
canını sıkıyordu. Kapkaç, gasp, adam öldürme
fuhuş , almış başını gitmişti...Geceleri , daha da
tehlikeli oluyordu. Tophane, Edirne kapı, Karaköy
ve Beyoğlu, nda gece yarısındansonra dolaşmak
için mangal gibi yürek isterdi...
Mustafa, " S....de ablamın evi var geceyi orada
geçiririz, sabah da, film şirketine gideriz diye kızı
kandırdı. Oysa, ablamın evi dediği yer randövü eviy
di. Randövü evinin patronu, Fatoş, daha önce ,
basılmış, hapise düşmüştü, Mustafa'yla, da bir
parkta tanışmışlar, arkadaşlıkları ilerlemiş, sonra
dost hayatı yaşamışlardı. Fakat, askerlikten sonra
kadının izini kaybetmişti. Telefonunu yazmıştı cep
defterinin bir yerine.
Gülperi, ancak filmlerde gördüğü, Boğaz köprüsü
nü,denizde gidip gelen vapurları,kayıklara konup
kalkan Martıları,Galata köprüsünün kenarında
kayık içinde balık kızarıp satan balıkçıları ve yediği
balığı, ve uzakta görünen ince minareli camileri
unutamamıştı...Bu bir rüya olabilir miydi ?
Delikanlı, " kızım, pişmansan geri dön !" dedi..
"Sana, zorla gel demedim ki, kendin geldin...
Kız, delikanlının kolunu sıkı sıkı tutmuştu...Kalaba
lıktan ürkmüştü...Ne çok kalabalık vardı...
"Mustafa, korkuyorum ! N'olursun elimi bırakma !
dedi..Delikanlı güldü. "Göreceksin, ablamdan sen
de hoşlanacaksın !"
Karaköyden kalkan bir otobüse bindiler. Mustafa
İstanbul'a daha önce geldiği için, hiç yabancılık çek-
miyordu. Askere gitmeden önce Dimitri adında
bir ayakkabıcının yanında çalışmıştı, sebatsız bir
gençti..Ustadan , ayakkabı yapmanın inceliklerini
öğrenseydi, şimdi bir ayakkabı imalathanesi sahibi
olacaktı.
Otobüs dolu olduğu için, ayakta gidiyorlardı.
Gülperinin, yüzü, sıcaktan kızarmış, alnından
akan, terler, göğsüne akmıştı. Otobüsten bir
durakta indiler, delikanlı, kızın elinden tuttu, karşıya
geçtiler. Mustafa, içinden pişmanlık duymuştu.
"Mustafa oğlum, kasabalıya kızgınsın diye zavallı
kızın günahı ne !"diye geçirdi içinden..Kızı Fatoş'a
satıp aldığın birkaç kuruşla serserilik yapacaksın !
"Gerçekleri anlat kıza ! Her güzel kızın artsit olama-
yacağını, yetenek gerektiğini anlat...!" İkinci bir ses
"Mustafa, sen hayvanın birisin, kız çok güzel, evlen
!"diyordu..Sıcaktan bunalmıştı. "Haaayır !"diye
bağırdı. Kız, korktu. "Ne var Mustafa ?" dedi..
" Bak Gülperi, şimdiye kadar söylediklerim hep
yalandı...! Artist masalını ben uydurdum...! Ben
serserinin biriyim...! Sırf, kasabalıdan intikam
almak için sana sevdiğimi söyledim...! Yalandı
hepsi...Evine dön...! Otobüse seni bindiriyim git !
Gülperi, göz yaşlarını tutamamıştı..
"Hepisini biliyorum Mustafa ! Ama artık dön
desen de dönemem, çünkü, seni çok seviyorum !
" Kızım, serseri, kendine hayrı olmayan bir
adamla mutlu olamazsın..! Dön...!"
Not : Bu hikaye ilk kez yazılmıştır
Tarix: 19.11.2013 / 04:08 Müəllif: Akhundoff Baxılıb: 706 Bölmə: Sevgi varmı?