BEYAZ MENDİL
başlık:ekrem güneşli
Gece başlayan yağmur, sabaha doğru kesilmiş
bahçedeki meyve ağaçlarının ,yeşil yaprakları üze-
rinde, inci gibi parlayan yağmur damlaları kalmıştı.
Hasan, çeşmede elini yüzünü yıkadıktan sonra,
balkonda , ipe çamaşır asan kız kardeşine "Zehra !
Oturma odasında, ceketim var, cebinden sigaramla
çakmağımı getir !" diye seslendi.
Genç kız, "şu çamaşırları asıyım da getirirm abi !"
dedi..Evin tek erkek çocuğuydu, babası ölünce
annesi, " oğlum bundan sonra baba ocağını sen
tüttüreceksin !" dedi..Çarşının içindeki nalburiye
dükkanını artık o işletecekti. Sabahları, erkenden
kalkıyor, dükkanın yolunu tutuyordu. Annesi :
"Hasan!ım işlerin nasıl ?" diye soruyor, o " iyi !"
diyordu kısaca...Çok konuşmayı sevmezdi,
kasabada, en ağır başlı delikanlı olarak o gösteri-
liyordu. "Hüseyin efendi, hatır gönül bilirdi, oğlu da
ona çekmiş !" diye övüyorlardı. Ne zaman,
kasabaya, kör Bilal geldi, kasabanın tadı tuzu
kalmadı. Kahvede, delikanlılar , gruplara ayrıldı.
Kör Bilal'dan korkanlar onun yanında yer aldı
Ona kızgın olanlar ise, Hasan'ın yanında yer aldı
Hasan'ın çocukluk arkadaşı Halime' ile evlenece-
ği, bir kaç güne kadar söz kesileceği çeşme
başında kadınlar arasında konuşulmaya başlanmıştı
Kör Bilal , bir otobüste muavindi, kızı K....'
ye kalkan bir minibüste görmüş, çok beğenmiş,
sorup soruşturunca, İmam Feyzullah Efendinin kızı
olduğunu öğrenmişti. O günden sonra, kızı almak
için, mahallenin namlı dullarından Kara Fatma'yı
bir ıssız sokakta yakalayarak, "Fatma, abla, sen
delikanlı adamın halinden anlarsın, şu Feyzullah
Hoca'nın kızının ağzını ara bakalım, duyduklarım
doğru mu ? Hırdavatçı Hasan'la evleneceğinin aslı
var mı ?" diye sordu. Genç kadının takma altın kap-
lama dişleri parladı, "aslanım, o iş kolay ! Şu Fakir
Fatma ablanı gör !" diye güldü. " Biz , kaçın kurra-
sıyız, hele şu Halime kızın gönlünü bir çel, iste ben-
den, ne istersen !" dedi..
* * * *
Halime, onyedisine yeni basmıştı. Yeşil gözleri
ışıl ışıldı...Uzun boylu, sarı saçlı, ceylan gibi ürkekti
Babası, Dikiş Nakış Kursundan , delikanlılar rahat
vermiyor diye çekip almış, kız artık sokağa çıkama-
dığı için, evde, görücüleri beklemeye başlamıştı.
Hasan'ın annesi , duvar komşusu olduğu için
arada sırada Feyzullah Efendinin evinin kapısını
çalıyor, hanımı Dürdane ile oradan burdan konuşur-
ken, lafı döndürüp dolaştırıp, " kızın güzelliğinden
elinin çabukluğundan, hamaratlığından dem vuru-
yordu. Dürdane Hanım, "İçin rahat olsun kardeş
Hasan'dan başkasına vermem , efendi bir çocuk
Feyzullah Efendi de beğeniyor !"diye içine soğuk
su serpiyordu...Ama yine de Nuriye hanım, endişe
ediyordu.
Kör Bilal'ın , Hasan'ı tenha bir sokakta
kıstırıp şişleyeceği haberi kulağına geliyordu...
Fısıltı gazetesi, çeşme başlarında, kahvelerde
"Hasan'ın öldürüleceğini yayıyordu.
"Kör Bilal kalleştir, yazık olacak delikanlıya !"
" Hasan, bileği kavi delikanlıdır, bir şey yapamaz
" Bilal'ın köpeği, çok, Hasan yalınız ! "
* * * *
, Yaşlı kadın, gözleri yaşlı, " oğlum, gel şu kızı
aklından çıkart ! Kör Bilal , diş biliyormuş sana
dedi..Delikanlı, " o itten korkup sevdiğim kızdan
vazgeçmem ana ! Isıracak it dişini göstermez !"dedi
* * * *
Zehra, sigara ile çakmağı getirdi. Hasan, bir
taşın üstüne oturmuş, sağ eli çenesinde dalmış
gitmişti uzaklara.
" Abi , sigaranı çakmağını getirdim !"dedi.
Konuşmadan aldı, dut ağacında zincirle bağlı
Alman kırması Kurt köpeğinin yanına geldi.
Köpeğin başını okşadı, köpek, sahibine bağlılığını
garip sesler çıkararak gösterdi. Sonra, çeşmeye
takılı hortmu alarak, bahçenin etrafındaki kavak
ağaçlarını sulamaya başladı. Ama, aklı fikri, duvarın
öte tarafındaki, kırmızı kiremitli, iki katlı konaktaydı
Hortumu yere atarak, duvarın yanına geldi
Halime, bahçenin içinde, bir şeftalı ağacının dibinde
elinde bir kasnak, işliyordu, ve arada sırada da bir
türkü söylüyordu. Sesinin çok güzel olduğunu ilk
llk kez öğreniyordu. Gülümseyerek onu dinledi.
Kız, kendisini dinleyen biri olduğu kuşkusuna kapı-
larak, iki yanına baktı. Sonra kalkıp içeri gitti.
Yeleğinin cebinden çakmağı alarak, dudaklarında
kıstırılı sigarayı yaktı, dumanını içine çekerek bir
müddet, bahçede oturdu. Sonra, kavak ağaçlarınin
dibine attığı hortumu alarak, domates, biber ve
patlıcan ekili sebze karıklarına attı. Hortumdan
akan tazyikli su, karıklara dolmaya başladı. Bir
karık sulanınca diğerine tuttu.
Babasının ölümünden sonra bahçe ihmal edilmişti
Kendisini suçladı. "Rahmetli, meyve ağaçlarına çok
iyi bakardı, tek tek sular, dallarını budar, aşılardı...
Bizde iş yok, her tarafı tırtıl sarmış diye söylendi.
Gerçekten de yaprakların üzerinde tırtıl ağı vardı.
İçinde siyah kurtçuklar görünüyordu.
"Ağaçlar zamanında ilaçlanmazsa bu sene meyve
alamayız !"diye söylendi . Sonra, köpeğin, başında-
ki, zinciri çözdü, serbest kalan köpek, sahibinin
üzerine atlamaya başladı. Bir süre köpekle oynadı
Sonra, kiraz ağacının dibinde serili kilime uzanarak
uyumaya başladı. Pazar günleri, yazsa, bahçede
geçirirdi günlerini çoğu kez..Bazan, köyden amcası
nın oğlu gelirdi..Dükkanda, oturup oradan buradan
konuşurlardı. O da bekardı.
"Of of amca oğlu , sen bekar ben bekar !"diye
sıkıntıdan sigara üstüne sigara içerlerdi.
* * * *
Halime, nin verdiği ipek mendili hala saklıyordu
Yeni diktirdiği ceketinin üst cebine yerleştirdiği
beyaz mendil, sevdiği kızdan bir hatıraydı ona
"Hasan, bir gün ben uzaklara gidersem, bu
beyaz mendil, sana hatıram olsun, beni an !"
demişti, Orta Okulda okurken. Ayni sınftaydılar.
O günden sonra hiç birbirinin yüzünü görememişti
Annesi, en son, bir düğünde görmüştü kızı
"Halime'yi bir görsen oğlum, kız daha da
güzelleşmiş, yanımdaki masadaydılar. Ara uzak
olduğu için yanıma gelemedi...Belki de babasından
çekindi !"
"Ana sabrım kalmadı, hani Halime'yi istemeye
gidecektiniz...! Köyden Hüsrev amcam da gelsin,
gidip isteyin kızı !"
* * * *
Feyzullah Efendi'nin, bir sabah, evini bir
kamyona yükleyip gittiği duyuldu. Nereye gittiğini
bilen olmadı, aniden göç etmesi çeşitli dedikoduya
sebep oldu. Mahallede iki kadın bir araya gelince
"kardeş, göçeceklerini herkesten gizlemişler !"
diye konuşmaya başlıyorlardı. Kahvede de o yaz
hep konuşulan konu, Feyzullah Efendinin etrafında
dönüyordu. Kimi Kör Bilal , tehtit etmiş Hoca
Efendiyi diyordu kimi de memlelet özlemi ağır
bastı, Tekirdağa gitti diyordu...
* * * *
Hasan, sevdiği kızın ailesinin göç etmesine
şaşırmıştı. Hem de çok üzülmüştü. Annesine çok
kızıyordu. "Ah ana ! Halime ile evlenmem artık
hayal !" diye söylendi. Ve bakışları bir noktaya
dikildi, ve "Aaaaah !" diye derin bir iç çekti.
O günden sonra, Feyzullah Efendi'den iki mektup
gelmişti dükan komşusuna. Mektupta ,
" Süleyman Efendi, bizleri sorarsan hamdolsun
sıhatimiz yerindedir...Halime'yi bir akrabamın oğlu-
na verdik, çocuk, Almanya'da işçi, bir fabirkada
diye yazıyordu. Zarfın üstündeki adreste Ç....
Postane damgası dikkati çekiyordu.
* * * *
Hasan, göz yaşlarını tutamadı. Ceketinin
cebinden çıkardığı beyaz ipek mendil, elinde duru-
yordu. Aldı, kokladı, ve ağzından "Ah Halime !"çıktı.
* * * *
Kör Bilal, Feyzullah Efendinin, bir gece kimseye
haber vermeden evi yükleyip memleketine gitme-
sine çok sinirlenmişti..Öfkesinden, usturayla
bileklerini kesmiş, hastaneye zor yetiştirmişti
arkaşları. Gözlerini açınca, ilk işi "sigaranız var
mı ?"oldu. Sonra, gözleri dumanlı, daldı gitti
Tarix: 19.11.2013 / 04:08 Müəllif: Akhundoff Baxılıb: 617 Bölmə: Sevgi varmı?