Haqqinda.az

Axtardığın haqqında - Hər gün yeni məlumat öyrən

Cil Oglana Agit

çil oğlana ağıt

başlık :çil oğlana ağıt

Bu öykü, gerçek bir olaydan alınmıştır...Bu öyküyü

seveceğinizi umarım.

Ekinlerin biçildiği ve yazı yabanın ekin sapları ile

dolduğu bir aydı, babam yığının gölgesinde

uyuyordu

Erkek kardeşim Veli döven sürüyordu...Anam

bacımın bebesini kucağına almış, kucağında salla-

yarak uyutmaya çalışıyordu. Kayseri şosesi

köyümüzün yanından geçerdi.Kuşluğa doğru, yeşil

bir askeri cibin şoseden, köye doğru saptığı görül-

müştü...Toz bulutu bize yaklaştı. Cipte, arkada

kumandan, yanında hükümet tabibi ve savcı "bey"

görünüyordu, cip toz bulutu içinde bizden uzaklaştı.

Anam telaşlanmıştı " Eyvah !Bacımın uşakları su

yüzünden yine birisiyle kavga etti, inşallah ölen

yahut, ağır yaralanan olmamıştır...Çünkü, bostan

sulaması yüzünden , sıra kavgası olurdu, suyun

başı Kör Fekri'nin bostanında olduğu için, önce

kendi bostanını sulardı, sonra komşu bostanlara

su salardı...Ötelerden, telaşlı biri geliyordu, hem

kendi kendine konuşuyor hem de hızlı hızlı yürü-

yordu. Yaklaşan, tarla komşumuz Ahmet emmiydi

Babam da uyanmıştı. "Yelli yelli geldiğine göre

köyde bir vukuat var her halde !" diye söylendi.

Anam, " Hayır mı Ahmet efendi ?" dedi..Ahmet

emmi, " hayır canım, Zala kadın seni istiyor !"dedi.

"Allah Alllah !Bacım tam da beni isteyecek zamanı

buldu !"dedi..Anam , pirelenmişti, Ahmet efendi

benden gözünü niye kaçırıyon ? Bacıma birşey mi

oldu yoksa ?" Ahmet emmi yutkundu, "Nuri kendi-

ni vurmuş !" dedi..Anamın, eli ayağı bir birine karış-

mıştı, ağlamaya başladı. "Gelin, gel şu bebeni al !"

diye ünledi..Sonra, yığının üsstünde duran soğuk

kuyusu "lastik"leri ayağına geçirerek,şaşkın

yola koyuldu. Babam, "oğlum, anan o kadar yolu

yürüyemez, bizim merkebi getir de binsin !"dedi..

Eşek, yığının biraz ilerisinde kuru otları hart hart

diye ses çıkararak yiyor, yağırına konan yeşil

sinekler, ıssırdıkça canı yandığı için , ikide bir

çifte atıyordu, başındaki yular demir bukağıyla

bağlı olduğu için, ipini koparıp gidemiyordu.

Eşeki getirdim. "Ana ! Ben de seninle geliyim !"

dedim.."Yok oğlum, sen babana lazım olursun !"

dedi..Sonra, bir taşın yanına çekerek, benim yar-

dımımla eşeğe bindi ve sürdü..

"Ana şoseden gitme ! Buğday kamyonlarından

ürküyor hayvan !" dedim

* * * *

Kepir tarlası, tam da Kayseri şosenin yanındaydı

Köyün, en verimli, en sulak tarlaları Kepir düzündey

di...Döne kadın, hem eşeğin üstünde, ayaklarını

sallayarak gidiyor hem de kendi kendine konuşuyor

du.

"Ah bacım ! Bir güne bir gün, gün görmedi,

kocası aksiydi, iki güne bir kavga ederdi,

Almanya'ya gitti, tam vaziyetleri düzeldi derken

büyük oğlu kendini vurmuş...Ama suçun büyüğü

kocasında, askerden yeni gelen oğlanın eline

dabanca ver, düğünlerde attır...!Neymiş , adeetmiş

adeti batsın, bu zıkım yüzünden , Çolak Musa'ların

düğününde, şehirden gelen amcasının kızı, kimin

attığı belli olmayan tabancadan çıkan kurşunla

vurulup ölmedi mi ? Yok anam, bu millette akıl

yok ! Evde, yiyecek ekmeği yok, tabanca alır

yeni yetme sıpasına ! Bizim güveyin de aklı yok,

oğlunun eline tabanca verip atış talimi yaptırıyor....

Ya, şu top mu ne zıkımsa, kazandı diye gündüzün

gözüne atanlara ne demeli...! Bacımın da aklı yok

muş, Nuri'nin sinirli olduğunu bile bile, nişanladı

zaar oğlan sevindirik oldu, nişanlısına gösteriş

yaparken kendini vurdu....

* * * *

Kepir düzündeki bazı tarlalar biçilmiş, bazısına

ise, tırpancılar girmiş biçmeye başlamıştı...Yaşlı

kadın, Temmuz sıcağında, zor nefes alıyordu,

havada en ufak bir esinti yoktu, yolda bir kaç sap

kağnısıyla karşılaştı, iki öküzün çektiği sap kağnısı

ağır ağır gidiyordu...Kara bir zağar, kağnının yanın-

dan tin tin koşuyor, bir Kenger dikeninin dibine

siğdikten "işedikten" sonra tekrar koşmaya başlı-

yordu...Bir tarla kelengisi, yerdeki yuvasından çıkıp

etrafına bakındı, sonra geri deliğine kaçtı. Uzakta

biçilmiş bir tarlanın içinde dört leylek, uzun gaga-

larıyla toprakta birşeyler arıyor, sonra başlarını

gök yüzüne kaldırıp tak tak diye sesler çıkarıyor

lardı...Taşlı tozlu köy yolu bitmiş, şoseye çıkmıştı

eşek...Karşıdan bir kamyon, toz bulutu arasında

hızla yaklaşıyordu. Eşek, gürültüyü duymuş anır-

maya başlamıştı. Eşekten indi yaşlı kadın, elindeki

üvendire ile hayvana vurmaya başladı...Eşek

ürktü, kulaklarını dikerek, çifte atarak anıra anıra

aldı başını gitti.

Nuri'lerin, tarlasının önü mahşer gününü hatır-

latıyordu. Yaşlı kadın, yaklaşırken ağıt sesleri

yükselmeye başlamıştı. Yeşil askeri cipin içinde

şoför oturuyordu. Olayı duyan Kepir düzüne

koşmuştu...Köylü erkekler, kızlar, kadınlar, çocuk

lar, yığının dibinde kendini vuran delikanlıya

bakıyordu. Savcı Bey, uzun boylu, saçları ağarmış

esmer, güneşten yüzü kararmış bir adama

"Olayı en önce gören senmişsin ? Anlat ,ne bili-

yorsan ?dedi.." Efendim, sap yığının üstüne uzanmış

yatıyordum, Nuri'lerin tarlası ile tuncuz... Nuri ,

geldi, oturduk, oradan buradan konuştuk...Bahar

gızla nişanlandığını duymuştum, hayırlı olsun

emmi oğlu !"dedim.."Düğününüz ne zanan ?"

"Tahir kardaş, Allah izin verirse , bu güzün düğün

olacak !" dedi..Sonra, belindeki tabancayı çözdü

bana gösterdi...Rahmetli Nuri gadar, silaha düşkün

olan adamı ben görmedim...Uzatmayım Savcı bey

bu tabancayı çıkardı, elindeki mendille sildi, bak

yeni yağladım...! Halis, Berat'ta dedi.."Nuri çok

iyisin çok hassın, ama şu tapancayla çok oynama !

Şeytan doldurur !" dedim..."Rahmetli çok çabuk

alınırdı...Küstü gitti...Yarım saat oldu olmadı, tak tak

diye bir ses duydum. Tarlalarımız yakın olduğu için

silah sesinin Nüri'lerin tarlasından geldiğini anladım

Koştum ki, Nuri, sap yığının üstünde yatıyor...

İşliği kan içinde, elinin altında da bana gösterdiği

tabancası...İşte böyle efendim...

Orta Yaşlı bir köylü, " Nuri çok babayiğit bir

delikanlıydı Savcı bey...Böyükle böyük, küçükle

küçük olurdu, Zala kadının öbür uşakları kavgacıydı

neme lazım, Nuri başkaydı...!" dedi.." Tüm köy

gızları yangındı...Emme, Bahar kızdan başkasına

dönüp bakmazdı...Nazara gedi Nuri, ben onu bunu

bilmem...Kalabalıkta bir dalgalanma oldu,

"Zalanın bacısı Döne kadın bu !" dediler. Zala kadın

"Oy!...oy.!..Yiğidim, aslanım ,nasıl gıydın canına

diye saçını başını yoluyordu...

Nuri, yığının dibinde yatıyordu. Ölünün yanında

duran iki jandarma, meraklı kalabalığı cesede

yaklaştırmıyordu...Siyah kakülleri önüne düşmüş

ince sarı bıyıkları, yüzündeki çiller, onu daha da

da yakışıklı gösteriyordu...Gülümser gibi bakıyordu

insana, onu gören, bir ceset olduğuna inanmazdı...


Çizgili keten gömleğinin üstündeki katılaşmış kan

pıhtısı öylece duruyordu...

Zala kadın, bacısına sarıldı ağlamaya başladı.

Adli tıp raporu, ve balistik inceleme, olayda

dinlenen şahitlerin ifadesinden, Nuri adlı delikanlı-

nın, tabancasını temizlerken, tabancanın içindeki

kurşunlardan birinin kaldığını, o anda elinin tetiğe

değmesiyle tabancanın ateş aldığı, olayın bir kaza

sonucu olduğu kanatine varılarak , cesedin gömül-

mesine mani bir hal yoktur !"diye savcılıkça izin

verilmişti,...

Zala kadın, "kumandan bey, ayaklarının altına

kurban oluyum, Nuri'imi bana göster !" diye

yalvarıyordu. Kumandan, " Bırak oğlunu görsin

kadıncağız !" dedi..İki Jandarma çekildi...Yaralı

kadın, sap yığınının üstünde, cansız yatan oğluna

sarıldı, ağladı..."Nurim.!..Aslanım.!..Koçum, senin

yerine ben ölseydim keşke...! Azrail mi yelledi

seni ? Hani bana söz vermiştin, ana bir daha

silahla oynamaycağım diye ! Ah oğlum, nişanlına

ne diyeceğim ben şimdi ! "Bu esnada, saçını başını

yollarak, deli gibi bağıran bir kız, kalabalığın

arasına daldı..." Nuriiii !" diye atıldı kız. Kızın

feryadı, orada bulunan herkesi duygulandırmıştı

"Bana yapacağın bu muydu aslan Nurim ! "diye

ortalığı yıkıyordu...

O gün, akşam güneşi batarken, yeşil bir askeri

cipin, şoseye çıktığı görüldü...

Zala kadın, Nuri!nin nişanlısı Bahar, olayı

duyup gelen erkek kardeşleri, bacıları, köylüler

Zala kadının bacısı, akrabaları ağlayarak ortalığı

bir birine kattı.

* * * *

Nuri'nin ölümünden sonra, Bahar kızı köyde

bir daha gören olmadı, kimi aklını kaybetti aldı

başını gitti dedi, kimi kendini Kızılırmağa attı dedi

kimi de, bir işçiyle evlenip Almanya!ya gitti dedi..

Her sene, Nuri'nin mezarının üstünde ekin

zamanı bir yabani çiçek biter, küstüm çiçeği derler

adına...Ve Nuri'nin kendisini vurmasından sonra

annesinin, bir sene sonra da babasının ölümünden

sonra, kardeşleri,bacıları, akrabaları göç edip

giderler, ama nereye gittikleri, ne olduklarını hiç

kimse bilmez...


Tarix: 19.11.2013 / 04:08 Müəllif: Akhundoff Baxılıb: 714 Bölmə: Sevgi varmı?
loading...